24 Şubat 2012

ÜTOPYA OKUMAK

ütopyalar okuyorum sevgili ülkem. ben nasıl uzak kalmışım şimdiye kadar, şaşıyorum...
ben ki kafasında bi varolmayan ülke vatandaşı olmuş bi insanım, varolanlarla anlaşamıyorum.. ben olmuşum ütopya, derler ya, öyle.

beni az çok tanıyan tüm ütopyasever arkadaşlarımın "sen nasıl ütopya okumazsın ya, okusana, çok seversin eminim" demelerinin bi anlamı varmış demek...

neyse geç de olsa tanıştık. güzel.

edebi literatürde nasıldır tam bilmiyorum, ama ben ütopya derken distopyaları da kastediyorum aslında. sadece mutlu edenleri değil, karamsar olanları da seviyorum.

şimdye kadar neleri okudum, listesini yapasım var, bu yazının amacı bu (kendimle gurur duymak istiyorum evet:)

ray bradburry- fahrenheit 451
aldous huxley- ada
ursula k. leguin- mülksüzler
ursula - dünyaya orman denir
ayn rand- ego

ayn rand biraz farklı. kapitalist ütopya ne de olsa.. o'nun üzerine biraz fazla kafa yormam gerekecek. bir kitabını daha okuyorum: ihtiyacmız olan felsefe'yi. ütopya değil, makalelerden oluşuyor. farklı bi açıdan baktırıyor, pek çok görüşüne şimdilik katılmasam da, okumazsam eksik kalacağımı hissediyorum.

bundan sonra daha thomas more var, philip k.dick var, ursula'nın diğer kitapları var, hayvan çiftliği var, ayn'ın diğer kitapları var, 1984 var (filmini izledim ama belki kitabını da okurum), isaac asimov var, cesur yeni dünya var... yerli yazarlar var... daha bilmediklerim, zamanla öğreneceklerim var...

ohh daha ölmeye çok var.

ütopyalar

MÜLKSÜZLER I - URSULA K. LEGUIN

altı çizilenlerden birinci bölüm:

- Bir duvar vardı. önemli görünmüyordu. (...) bütün duvarlar gibi iki anlamlı, iki yüzlüydü. neyin içeride, neyin dışarda olduğu, duvarın hangi yanından baktığınıza bağlıydı.

- odo'nun yazılarından, iki yüz yıl önce urras'ın temel cinsel kurumlarının "evlilik" (yasal ve ekonomik önlemlerle zorlanan birliktelik) ve "fahişelik" (daha geniş bir kavram, ekonomik usulde çiftleşme) olduğunu okumuştu. odo her ikisini de lanetlemişti; ama odo yine de "evli"ydi...

- urras'la ilgili öğrencilere açık bilgilerin hepsi aynı. iğrenç, ahlak dışı, dışkısal. ama düşünün şimdi. eğer göçmenler ayrıldığında durum o kadar kötüyse yüzelli yıl nasıl dayanabildiler? eğer o kadar hasta idiyseler, neden ölmediler? mülkiyetçi toplumları neden çökmedi? neden bu kadar korkuyoruz?
(...)
peki, urras'tan korkmanın akıllıca olduğunu kabl ediyorum ama nefret niye? nefret işlevsel değil, neden öğretiliyor bize?? acaba urras'ın gerçekten nasıl olduğunu öğrenirsek seveceğimiz için mi-bir kısmını- bir kısmımız? acaba üde'nin engellemek istediği yalnızca onlardan bazılarının buraya gelmesi değil, bizden bazılarının oraya gitmesi olabilir mi? (tirin, küçükken)

- insanın sevmediği işi yapması ahlakdışı değil miydi?

- o anda şunu anladım.. hiç kimse için hiçbir şey yapamayacağımızı... anlıyor musunuz... birbirimizi kurtaramayız. kendimizi de.
ne klaıyor geriye o zaman? soyutlanma ve umutsuzluk mu?

- kar'ın çekiciliği ve saplantısı anlaşılan doğal inisiyatifin yerini, onun inandırıldığından çok daha etkili olarak almıştı.

- o kadar çok gülümsüyorlardı ki, tedirgin görünüyorlardı.

- ...o kaçınılmaz merkezileşmenin kalıcı bir tehdit olduğunun ve bu tehdide ancak sürekli tetikte olarak karşı konulabileceğinin farkındaydılar.

- bu kalabalık yapraklar aşırılık değil miydi?

- çocukluğundan beri birçok bakımdan başkalarından farklı olduğunu biliyordu. bir çocuk için böyle bir farklılığın bilinci çok acı vericidir, çünkü henüz bir şey yapmamış ve bir şey yapacak durumda olmadığından bunu mazur gösteremez.

- kardeş bile rahatlatamaz insanı, kötü saatte, karanlıkta, duvarın dibinde.

- öğrencilerin anarşist olmamalarını mı bekliiyorlar? gençler başka ne olabilirler ki? en alttaysan, aşağıdan yukarıya örgütlenmelisin!

- bazıları yalnızca meraktan, ay'dan gelen adamı görmek için geliyorlardı; diğerleri shevek'in kişiliğinden, matematiğini izleyemedikleri zaman bile sözcüklerinden çıkarabildikleri insancıl ve özgürlükçü görüntüsünden etkileniyorlardı.
(...)
shevek'e onların zorunluluklardan uzak tutulma özgürlüğüyle, inisiyatif kullanma özgürlüklerindeki eksiklik aynı orandaymış gibi geliyordu.
...
o'nun problem hazırlamasını ve doğru soruları sormasını istiyorlardı; sorular düşünmek değil, öğrendikleri yanıtları yazmak istiyorlardı.
... eğer rekabetçi ayrımlar olmayacaksa, hiçbir şey yapmamak daha iyiydi.

- bu karabasan caddesinin en garip yanı dasatılık milyonlarca şeyin hiçbirinin orada yapılmıyor olmasıydı.orada yalnızca satılıyorlardı. işlikler, oymacılar, boyacılar, tasarımcılar, makineciler neredeydi, eller neredeydi, yapan insanlar? dükkandaki herkes ya alıcı ya da satıcıydı. nesnelere sahip olmak dışında bir ilişkileri yoktu. (paradan habersiz kahramanımız shevek alışverişe çıkar...)

- senin herkese bir kişi, bir birey olarak yaklaşma alışkanlığın burda işe yaramaz. bireylerin arkasındaki güçleri anlaman gerekiyor. (devrimci, kapitalizm dünyasındaki anarşiste diyor)

.........devamı çok yakında............


2 Şubat 2012

BABA??

masum değiliz.
öyle bi karardı içim.
nefret desem değil sevgi desem değil.
yaşamak istemeyiş var ya ondan işte.

bok gibi oldum birden.
böyle sert gibi de vıcık vıcık gibi de.
böyle bi tepkili inadına dik durmaya çalışır gibi de
yayılmış gibi de.
gerçek anlamda bok gibi. ishal ya da kabız olmayanından
son derece sağlıklı bi bok.

havadan belki
belki de hormonlardan
ayın belli zamanlarında üzülmeye daha bi meyilli oluyoruz biz dişiler malum.
yüce yaratıcının kadın düşmanlığının sonuçlarından biri.
bu kafayla bu sinirle antropolog olunur mu baba?
babam olsa kesin bi şey derdi.
ne derdi bilemiyorum şimdi ama öyle bi sakin sakin derdi ki daha çok sinirimi bozardı.

baba ben büluğ çağımdan çıktım mı sence?
bazen gerçekten şüpheleniyorum da.
sivilcelerim de var hala zaten.
illa çıkmam da gerekmiyor aslında, daha yaşım 24 nası olsa.

öyle değil işte baba büyümem gerek daha çalışıp kariyer yapıcam.
hem anneannem benim yaşımda kaçıncı çocuğu doğurmuştu.
aferin ona.
onun yüzünden ben böyle oldum belki de
antropoloji böyle bi şey değildir herhal.
onu da okuyunca sevmem mi ki acaba baba?

baba ben de bi gün kararlı bi insan olcam mı?
her sorunun cevabını sen bilmiyosun di mi artık.
gözümün yaşını silmek isteyince de ben izin vermiyorum di mi.

baba üzgünüm. çok üzgünüm.
biraz senin yüzünden biraz onun biraz bunun
benim hiç suçum yok.

öyle bi dünya yok.
biliyorum baba.

sen de böyle miydin benim yaşımda?
evet desen rahatlıcam belki
belki.
belki ben de 30 sene sonra senin gibi rahatlamış olucam.

rahatlamak için çocuğum mu olmalı baba? çocuğumu düşünürken çözümsüz sorunları görmem belki artık?
bu yüzden mi çocuk yapılır baba?
uyuşturucu niyetine?
niye iyi olan her şey uyuşturucu gibi geliyor bana artık?
artık değil, bazen.

kusasım var.
ölesim var daha çok.
nası bi şey biliyorum az çok.
var mısın iddiaya acısız ölürüm ben!
hayat güzel diyorsun bana.
ben de der miyim senin yaşına gelince?
ya da sen de bazen ölmek istiyor musun?
babalar da ölmek ister mi?