28 Şubat 2013

korkuyorum. yeni bi işe başlama sürecindeyim. görüştüm. bi iş yapacağım, beğenirlerse devam edeceğiz.
ya beğenmezlerse?
öğrenci cvsi.
orda burda yapılmış, profesyonelleşilmemiş alanlar.
kendini pazarlamayı hiç beceremeyen bi tip.
çevresinde herkesin sırıttığı bi tip.
herkes sırıtıyor. arkasındaki düşünce anlaşılmasın diye durmadan sırıtıyor.
zor geliyor. akıllarından geçenleri anlamaya çalışmak zor geliyor.
tırstım resmen.
yine bi öğrenci işi, ama biraz daha ciddi.
korkuyorum.
ya beğenmezlerse.
ya ben gerçekten bi bok beceremeyen biriysem?
ilk kez açık yüreklilikle yüzüme söylenmiş olacak bu.
öncekilerde hep işimi iyi yaptığımı söyleyenlere karşı durup, rahatsız olduğum etmenler sebebiyle işten ayrılmıştım.
ya şimdi öyle olmazsa?
ya daha baştan reddedilirsem?
ya eski işlerim zaten çok basittiyse, işi seveyim diye gaz verdiyse yöneticilerim?

niye bu kadar korktum ki.
yaklaşık 5 aydır çalışmıyorum.

sakin ol ve o elindeki kahveyi yere bırak.
git bi yarım saat uyu.

26 Şubat 2013

BENCİLLİK VE YALNIZLIK ÜZERİNE BİR VARSAYIM

hani sevdiğin biri vardır,
arada bi sinirlenirsin ya da bıkarsın,
laf sokasın gelir,
patlamak istersin, sarhoş gibi lafını esirgemeyesin gelir

çat diye söylersin bi cümlede
içinden ne geldiyse.
sarhoşmuşsun gibi.

aradan 1 saniye geçer,
onun nasıl üzüldüğünü görürsün
pişman olursun
olmayabilirsin de.
hak ettiğini bilirsin,
sadece daha kibarca söylenebilecek şeyi alabildiğince kaba söylemişsindir.
"o kadar samimiyiz, onunla da mı kibarlık oyunları oynasaydım" diye kendini aklamaya çalışırsın.

sonra
o'nun da kalbini kırarsam başka kim kalır diye düşünürsün.
3-5 kişiden biridir zaten.
bildiğin 3-5 kelimeden biridir.
kurabileceğin cümle kalmayacaktır onu da kaybedince.

"aslında öyle demek istememiştim" dersin,
aslında kastettiğin tam olarak o olmasına rağmen.
daha kibar bir anlam çıkarmaya çalışırsın
anlamını yitirir sözlerin çünkü tek bir sonu olabilir her öykünün, silinip yazılanlar yakışmaz.

o da aynı şeyleri düşünür.
sana da kızarsa, doğru sözlerine alınırsa, kim kalacaktır ki yanında?

biraz sessiz kalıp, devam edersiniz yaşamaya.
ikiniz de biraz daha kırılmışken,
birbirinizi kırmışken,
sarılıp tamir etmeye çalışırsınız
sadece kendinizi.


22 Şubat 2013

ARADA DEREDE ARADA...

Hey dostum benim sorunum ne biliyor musun ha?
nayır bilemedin...o koca beyaz kıçımın kafamdan büyük olması değil...

"anlık ufak tefek minik, hayati olmayan kararlarda arada kalmak"

misalen: bir gün marketin kapısından çıktım. yanımda marketçi amcalar portakal kasalarını markete taşıyorlardı. ben de cüzdanımı çantama koymaya çalışıyordum fekat elimde poşetler olduğu için zorlanıyordum. o sırada bir de mesaj geldi telefonuma, onu merak ediyordum ve moralim biraz bozuktu.

kendi dertlerime dalmışken, kasalardan birinden şirin bir portakal düştü, bayır aşağı yuvarlanmaya başladı. bayırda ben daha aşağıda kalıyordum, tabi mecburen benim önümden geçecekti şirin şey. geçti. o an eğilip almam gerektiğini fark ettim, jetonum geç de olsa düşmüştü. refleks olarak eğilmedim, düşünmek vakit kaybettirdi. gittikçe uzaklaşıyordu fakat o civarda şirin şeye en yakın olan insan hala bendim.

gitti, gitti gitti... arkasından baka kaldım.
kısacası amcanın teki portakalı düşürdü. insan olan önünden yuvarlanan şeyi durdurur, alır, adam uzatır değil mi? yok benim kafam o kadar yavaş çalıştı ki, almadım. adamın suratına da bakmadım. sanki bilinçli olarak almamışım gibi havalara girdim. muhtemelen ben yolun karşısına geçerken portakala doğru koşan amca, "alsan ölür müydün bip..." diye düşündü.

sonra çok mutsuz oldum tabi. kaç gün oldu bak hala aklımda.

işte böyle. işsizliğin falan yanında böyle küçük şeylerden de mutsuz olabiliyorum. ilahi ben.

o zaman büyük ev ablukadadadadan gelsin: http://www.youtube.com/watch?v=ui-pCoSQZgo