22 Şubat 2013

ARADA DEREDE ARADA...

Hey dostum benim sorunum ne biliyor musun ha?
nayır bilemedin...o koca beyaz kıçımın kafamdan büyük olması değil...

"anlık ufak tefek minik, hayati olmayan kararlarda arada kalmak"

misalen: bir gün marketin kapısından çıktım. yanımda marketçi amcalar portakal kasalarını markete taşıyorlardı. ben de cüzdanımı çantama koymaya çalışıyordum fekat elimde poşetler olduğu için zorlanıyordum. o sırada bir de mesaj geldi telefonuma, onu merak ediyordum ve moralim biraz bozuktu.

kendi dertlerime dalmışken, kasalardan birinden şirin bir portakal düştü, bayır aşağı yuvarlanmaya başladı. bayırda ben daha aşağıda kalıyordum, tabi mecburen benim önümden geçecekti şirin şey. geçti. o an eğilip almam gerektiğini fark ettim, jetonum geç de olsa düşmüştü. refleks olarak eğilmedim, düşünmek vakit kaybettirdi. gittikçe uzaklaşıyordu fakat o civarda şirin şeye en yakın olan insan hala bendim.

gitti, gitti gitti... arkasından baka kaldım.
kısacası amcanın teki portakalı düşürdü. insan olan önünden yuvarlanan şeyi durdurur, alır, adam uzatır değil mi? yok benim kafam o kadar yavaş çalıştı ki, almadım. adamın suratına da bakmadım. sanki bilinçli olarak almamışım gibi havalara girdim. muhtemelen ben yolun karşısına geçerken portakala doğru koşan amca, "alsan ölür müydün bip..." diye düşündü.

sonra çok mutsuz oldum tabi. kaç gün oldu bak hala aklımda.

işte böyle. işsizliğin falan yanında böyle küçük şeylerden de mutsuz olabiliyorum. ilahi ben.

o zaman büyük ev ablukadadadadan gelsin: http://www.youtube.com/watch?v=ui-pCoSQZgo

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder