30 Mart 2013

OLAN BİTEN

kafam çok karışık. yaklaşık 1 gün boyunca yalnız kalamamanın verdiği bi şey. gören de bi hafta sanır. işte böyle, günün üçte birini yalnız geçirmezsem sıkılıyorum. neyse kaldımsonunda kendime.

aklımda yapmam gerekenler karışmış halde. sakince bir sıraya koymalıyım.

yarın annem babam geliyor. evde onlarla takılmam gerekecek. fazladan oda olmadıgı için daha düşük yalnız kalma ihtimalim. bu bi yönden de iyi olur, evde çok vakit geçiririm, ders çalışırım.

sevdiğim bi hocamın makalelerinin çıktısını aldım. derste anlaşılmıyor pek demek istedikleri, çünkü konudan konuya atlıyor. bilgi patlaması oluyor sanırım, bize nasıl yansıtacağını bilemiyor. yazılarını okursam daha iyi anlaşabileceğiz. başladım da okumaya, notlar alıyorum, mail atacağım, sonra konuşmaya giderim vs... her görüşümüz uyuşmayabiliriz, ama saygılı oluşunu, öğrenciyle samimi konuşmasını seviyorum. yakın tarihi iyi anlatan film önerisi istedim, rüzgar gibi geçti, 1492 ve casablanca dan bahsetti. izleyeyim, devamı gelir. odasına gittim bi gün, poşet çay filan hazırladı bana. insani tavırlar... mühendislikten hiç alışkın değilim böyle hocalara, o yüzden biraz fazla seviniyorum belki de.

ayrıca hala şaşkınım. hocalarımın çoğu sağ kökenli sanırım. ama ateistler üzerine, dinsizlik üzerine çalışmak istediğimi duyup aldılar beni bölüme. gerçekten insancıl ama tarafsız bi yerde olduguma inanasım geliyor bazen, bazen de altında bi bit yeniği arıyorum. hocaları tanıdıkça göreceğim. şimdilik iyi.

öğrenmek ne güzel bi şeymiş. unutmuşum. sosyal bilimin o karmaşık diline de alışmaya başladım sanırım. eskiden zorlandığım kitaplarda artık o kadar da zorlanmıyorum. insan istemediği mesleğin okulunu okumamalı. yıllar boşa gitmiyor belki, lisansta mühendislik değil de sosyoloji okusaydım kıymetini şimdiki kadar bilemezdim, saçma/zor gelirdi. ama öğrenme aşkını sömürüyor istenmeyen bölümler. lisede nası severek çalışrdım öss ye bile, çünkü konular ilgimi çekiyordu. üniversitedeki hayal kırıklığı, konuların karakterimle ilgisizliği...
sonum ne olacak hala bilmiyorum. ne zamana kadar öğrenci kalacağım? zamana bıraktım. düşününce çözüm bulabilenlerden değilim.

geçmişimle ilgili çok fazla kabus görüyorum. fantastik olanlar güzel, insanın zihnini geliştiriyor ama misal, işten ayrılırken kavga ettiğim bi patronun delirim tecavüz etmeye çalıştığını ve beni bi binaya kapattığını görmek pek iyi gelmiyor. bütün günü etkiliyor. kötü anılarımla barışmayı öğrenemedim. günlük hayatta çok aklıma gelmese de uykuda rahat bırakmıyorlar. bi çözüm lazım buna.

psikologa gitmek istiyorum ama zor iş. devlette sadece psikiyatrist var. onların da 10dklık muayene aralıkları var. 10 dk da ne anlatacağım da anlayacak ki? rehberlik merkezlerindeki rehberlik hocalarına da güvenmiyorum. bi kere gittim, ben anlattıkça panik yaptı adam. "aa ama bak öyle şeyler düşünme" dedi. bi diğeri yaşlı bi teyzeydi "benim oğlum da senin gibi, bu nesil hep böyle vallahi bilmiyorum ki ne yapsak" gibi bi tepki verdi. kadın üzülmesin diye anlatamadım, çok da tatlı bi şeydi.

hayat zor. her cümlemi bununla bitirmeye başladım son günlerde.

ama karamsarlık azaldı üzerimdeki. yani insanlığın gidişatı hakkındaki karamsarlık. tarihi okudukça kronolojik sıralamaya yukarıdan baktıkça doğdu bu düşünce. çoook yavaş da olsa insanlar iyiye gidiyor. hata yapa yapa doğru olanı görüyorlar.

misal sanayileşme başlarken işçilerin insanlık dışı çalışma koşulları vardı. isyan ettiler. çalışma koşulları süper olması, ama iyileşti. işçi sağlığı ve güvenliği gibi şeyler çıktı. ve eskiden çok da düşünmedikleri bi şeyleri düşünmeye fırsatları oldu: ben köpek gibi çalışıp bin tl alırken, benim yaptığım iş sayesinde patron milyarlar kazanıyor. şu an kıza kıza iş yapma dönemindeyiz. zamanla buna da tepki gösterecek çalışanlar. bu bi devrimle olmayacak muhtemelen. yavaş yavaş. nasıl? bi formül veremem, bilmiyorum. ama iyiyie gidecek. he bu sırada iyice tüketim alışkanlığımız artıyor. bi şeylerimiz de kötüye gidiyor. belki bilimkurgularda olduğu gibi dünyadaki tüm kaynakları tüketeceğiz ilerde, bi sürü insan ölecek, ama yeni bi yaşam çabası doğacak, tekrar doğayla barışmaya çalışcağız.

çok kötüyü görmeden iyileşmiyoruz gibi geliyor okuduğum kadarıyla. devrimler, eylemler katkıda bulunuyor buna. ama köklü değişimler için kafaların değişmesi gerekiyor ve fakat kafalar ancak iyice boka battıktan sonra değişiyor. devrimcilerin eylemcilerin hayatları kaynıyor bu sırada. doğru değil, ama hep böyle olmuş.

gibi, okuduğum kadarıyla.

okudukça, bilgi edindikçe kendimden emin olma ihtimalim düşüyor. çünkü ya o yazar yanlı yazmışsa, ya başka birinin başka bi tezi varsa, ya dünyada başka bi bilgi varsa ve o benim eksiğimi gösterirse. kesin konuşmaktan çekiniyorum. fakat böyle mütevazi oldukça benden az bilen insanların beni küçümsediğini görüyorum. onlara nasıl emin olabiliyorsun bu konuda? dediğimde, kaynak gösteremiyorlar, gösterme gereği de duymuyorlar. çünkü ona inanıyorlar ve onların inanması yeter sebep onlar için. bu insanlarla muhabbet edebilmeyi öğrenmeliyim, sinirlenmeden, küsüp gitmeden. çünkü çoklar. özellikle erkeklerde var bu, siyaset ve tarih konusunda ne kadar özgüvenliler.

hayat zor yonca. çünkü insanlar yıllar boyunca hiç soru sormadan durur.

bi part time iş buldum. bu kez hiç hayaller kurmuyorum. iş bitip paramı almadan işim var demeyeceğim. son zamanlarda iş konusunda bi cenabetlik var üzerimde. sen çalışma, otur dersine çalış, mesajı veriyor evren sanki.

yds ye gireceğim. bu hafta biraz kelime çalışayım. çok sıkıcı.
ales e de gireceğim. malum, yökte araştırma görevlisi ilanlarının takibindeyim.

okumak güzel şey, sadece okumak anlamak öğrenmek istiyorum şu hayatta. bi de belki okuduklarımı beni dinlemek isteyenlere anlatmak olabilir. başka bi yeteneğim ve hayalim yok. sırf öğrenmek için daha çok gezmek istiyorum.

eski zamanlarda yaşamış bi erkek olsaydım, ilim için dünyayı dolaşmaya çıkardım, bilginleri ziyaret ederdim. niye var olduğumu öğrenmek amacım. bi sonuca ulaşır mıyım bilmem ama hayatta bunun cevabına katkıda bulunmayacak tüm sorular anlamsız geliyor. misal, çikolatalı gofretin ambalajının ideal kalınlığını hesaplamak ile günlerimi geçirmek, korkunç geliyor.

böyle düşününce, hayat farklı bi açıdan zor geliyor yonca. işte yorulmak değil de, tüketilir bi şey üretmeyince para kazanamamak ve tüketememek oluyor sorun. nasıl kazanacağını bilememek.
bi çaresi bulunur elbet. hele bi sakin şimdilik. ders çalışayım ben.




15 Mart 2013

öykü yazmaya ihtiyacım var. kendimi anlatmak için. okunmasa da olur.

resim yapmaya ihtiyacım var. insan figürleri.

can bonomo eşliğinde. şimdi.



6 Mart 2013

İLİŞKİLERDEKİ SORUNLU BENİM, HAYIR BENİM...

keşke kimse yakınım olmasa. sevgilim/dostum olmasa. hiç yaralanmazdım. uzak insanların yaralamalarını umursamıyorum, sıyırıp geçiyor. ama yakınlar günlerce unutulmuyor. hadi unuttum diyelim, azıcık kaşıyınca tekrar acıyor.

halbuki yakın da olsa onlar da insan. bencil olur, unutkan olur, saygısız olur, umursamaz olur.. ben her zaman kendimi adıyor muyum sevdiklerime? benim onlara karşı yaptığım hataları yapıyorlar en fazla. neden unutamıyorum?

kimseyi göresim yok bugünlerde. görürsem dayanamam kalp kırarım diye korkuyorum. zamanla geçer diye bekliyorum. daha önce de çok kereler geçti zaten, olmayacak şey değil. neye kızdığımı deşmemeye, düşünmemeye çalışıyorum, unutmam kolaylaşsın diye. ne kadar doğru bi yöntem bilmem.

5 Mart 2013

OLMADI YAR, SU TESTİSİNE DOLMADI YAR

"ey hayat
sen şavkı sularda bir dolunaysın" demiş şair.
insan bu cümleyi nasıl kurar?
insan ne ile yaşar kadar gereksiz, cevabı belli  ama belirsizbi soru.
aha aynı sosyal bilimci gibi konuştum, net bi şey söylemedim, ama bi şeyler söyledim.

neyse.
iş olacak gibi diye korkuyordum ya en son, olmadı. ben hazırlığımı yaptım, sundum, proje iptal olmuş. yani şimdilik. vakitleri yokmuş. ileride, yapacakları zaman beni tekrar rahatsız edeceklermiş.

kibarlar.
projemi, çalışma şeklimi mi beğenmediler diye düşünüyor insan ister istemez. çünkü projenin vakit ve enerji alacağını, emek istediğini kendileri söylemişlerdi zaten görüşmede. ben de o yüzden daha kapsamlı bi şey hazırlaıştım.

zaten kabul edilmezzsem diye korkuyordum. çok da güzel iyi oldu. ben öğrenci öğrenci hayatıma devam edeyim arkadaş. yüzsüzlüğe vurayım aileden ömür boyu kredi alayım, öbür tarafta öderim.

aile neyse de, ilerde evlenirsem falan hayatın böyle devam etmesi ihtimali korkutuyor. bütün değerlerimi yıkmam gerekecek. kendi ayakları üstünde duran kadın olacaktım hani ben, hani o eleştirdiklerimden olmayacaktım?

erkeklerin çalışmama gibi bi ihtimalleri adeta yok. çalışma hayatında tutunamama, rest çekip ayrılma.. benim bu hayatım lüks resmen. yıllardır başkalarının istediklerini yaptım başarılı olmadım, kendi istediğimi yapacağım olmazsam da napalım... diyerek çıktım yüksek lisans yoluna, hatta mühendisliği red yoluna da bu şekilde çıktım.

ama bi şeyde başarısız olma ihtimalimi hiç düşünmedim: para kazanmak. bi şekilde kazanırım dedim hep. ama olmadı. kazandığım zamanlarda da başkalarının istediğini yapmaktan kendi isteklerime vakit ayıramıyordum. o zaman da ailem değil işverenimdi bileğime kelepçe takan.

sürekli bi engel var. sevdiğim konulara odaklanmam para getirmiyor. bi şekilde zamanımı duygularımı satmam katlanmam gerek.

ya da otlakçı hayata devam etmem gerek. kendime ait biodam asla olmayacak demek oluyor bu.

neyse efenim. hayat zor yonca.
biraz ders çalışayım. son zamanlarda en iyi yaptığım şey.