15 Kasım 2012

HİKAYECİĞİMSİ


(Zamanın birinde yazmışım, hoşuma gitti şimdi yaptığım tespit):

-----

-Şimdi sen ilerde evlenip çoluk çocuğa karışcaksın ya, hani ben de o zaman dünya ahret bacın olucam ya… işte o zaman bana kalkıp bi kısmet bulmazsın de mi artık? Senin koynuna kolayca girmişim, artık bu kızdan iş çıkmaz, dersin di mi? Doğru söyle.
Adam güler, sarılır, boynundan öper
-Hayır, belki kendime bulurum seni.
-Hadi be.. o kadar da değil. 
-Niye ?
-Aslında olabilir… yatakta seviyorum seni.  Ama yatak dışında alıcı gözle bakmadım sana. 
Adam fırlar yataktan, çıplak, dikilir karşısında.
-Tamam, şimdi bak o zaman, evlenilcek adam değil miyim ben?
Kız güler.
-Hayır, şu halde sapığa benziyorsun. Önünde sallanan bi çıkıntıyla!
-Tamam o zaman…
Havluyu beline dolar.
-Şimdi düşün ki ben plajda içecek alıyorum, sen beni uzaktan görüyorsun. Vurulmaz mıydın?
-Bi düşüneyim… vurulmazdım, ama çok çaresizsem, plajda hep yaşlı teyzeler ve çocuklar varsa, ilgilenirdim, bi şansımı denemek isterdim..
Omuzları çöker, üzülmüş gibi yapar. Yatağa tekrar girip kıza sırtını dönüp cenin pozisyonunda yatar.
-Tamam tamam, kızım olursa alcam seni ona… diye gıdıklamaya çalışır kız.
Gıdıklanmaz. 
Kulağına üfler. Bu sefer huylanır. Gülerek savaşmaya başlarlar. Sonunda sarılarak uyurlar. İkisi de yalnız oldukları gecelerde hiçbi şey düşünmeden hissetmeden uyuyuvermektense, tenine değen ten yüzünden uyuyamamanın iyi olduğunu düşünürler.


Marjinal olma iddiasındaki insanların, birbirlerini bağlamış olma korkusu içinde, duyguları dışa vurmadan, içgüdüleri dışa vurma halidir bu. Zordur. Benimle kal, sana ihtiyacım var, dediğinde, karşındaki hem sevinir, hem de özgürlüğünün elinden alındığını hisseder. Birlikte yaşamak, illa ki evliliği gerektirmez, diye düşünenler, birlikte yaşamayı da bir yerden sonra pranga olarak gördükleri için, kimseyle gerçekten “bir” olamazlar. “bir” olduklarında kavga edildiğini düşünürler. 

1 Kasım 2012

KORKUYORUM

Yüksek lisansa başladım. İşsizim.
Mühendislik mezunuyum. Mühendislik yapacağıma zerre kadar inancım yok. Yaparsam mutlu olmayacağım düşüncesini geçtim, yapabileceğimi de düşünmüyorum artık.

Son işimden aldığım son maaş tükendi. Ailemden borç almaya başladım yine.
Onur kırıcı.
Bilimsel hazırlık öğrencisi olduğum için burs bulamıyorum.
Yarı zamanlı iş bulmam gerekiyor, bulamıyorum.
Elbet garsonluk gibi ya da ajans işleri gibi günübirlik işler yapabilirim. Lakin son işim kitapçıda satış yapmaktı. Diplomanın altında iş yapmanın kişiyi nasıl mutsuz ettiğini gördüm. Hemen tekrar dayanabileceğimi sanmıyorum.
---
Sonuç:
Daha öfkeli, daha sabırsızım. Hem iş arama konusunda, hem yüksek lisans konusunda, hem özel hayat (arkadaşlar vs) konusunda.

Toplumu anlamak için eğitim alırken, toplumun bir parçası olup iş bulamamak çelişkisi. Toplumun çalışan kesimini inceleme hayali kurarken bi türlü onlara dahil olamama ikilemi.

2 aydır düşündüğüm bu.
---
Şimdi ben bu blogu cv me ekleyebilirdim belki. İşverenin beni cidden tanımak istediğine inansaydım. Beni daha iyi anlatamaz hiç bi cv çünkü. Ama onları takım çalışmasına yatkın, insan ilişkilerinde başarılı, esnek çalışma saatlerine uyum gösterebilir biri olduğuma inandırmam yeterli. bunun için birkaç kulüp çalışması, bir de özgüven dolu konuşma yapmam yeterli olurdu. "Kendini nasıl daha iyi pazarlarsın?" konulu kariyer.net yazılarını rehber edinmem yeterli olurdu.

Ama ben pazarlamacılık bölümünde iş aramıyorum ki?

--
Geleceğimden korkuyorum sevgili ülkem.