17 Eylül 2012

ANADOLU KAVAĞI

sevgili blog. uzun aradan sonra yine birazcık gezdim gördüm, yazıyorum.

ANADOLU KAVAĞI

Ada gibi bi yer. sanki şehre kıyısı yokmuş gibi. istanbul'a ait değilmiş gibi. vapurla gidince bi de..

haftaiçi sabah erken saatte vapurdan indik. yabancı turistler ve gezmeye çıkmış evhanımı teyzeler vardı vapurda daha çok.iş saati değildi.

olabildiğince ucuza kahvaltı bulmaya çalıştık. iskelenin solunda (vapurdan inince solda) lavazza vardı. daha önce kadıköydeki lavazzalı bi mekanda 12.50 tl ye güzel bi kahvaltı tabağı almıştım, belki ücret standarttır, burda da aynıdır diye ümit ettim, girdik. değilmiş tabi. 20tl ye daha boş bi kahvaltı tabağı ama hiç olmazsa sınırsız çay, kedi sevgisi ve güleryüz aldık. mekandaki abinin ismini öğrenmedim (bak gördün mü ayıp oldu adama), ama gezilecek yerler ve muhit hakkında bilgi verdi epey. ondan aldıklarımı sana satıcam şimdi sevgili blog.

vapur saatleri dışında hiçbir bilgi edinmeden gittik Kavak'a. (İstinye'den hareket eden Şehir Hatları'nın Kavak vapuru). bence daha iyi oldu, insanlarla muhabbet ettim, mecburen sosyal oldum, tatil havasına girdim biraz daha.

Yoros Kalesi varmış meğer burada.Kaleye giderken ada sokakları gibi olan tatil sokaklarından geçtik. satılık olan üç beş ev vardı, gözümüz kaldı hepsinde. (evet, hayallere de daldık. altı dükkan, üstü ev, komple satılık olan müstakil evi alsam misal, dükkanı kitapçı yapsam iyi olurdu bence. çünkü hiç kitapçı göremedim. sormadım da kimseye, belki vardır.)

Spor yapmam gerekmiş meğer. Nefes nefese kaldım çıkarken. Ablam grip olmasına rağmen benim kadar tıkanmadı. Yol çok uzun değil, korkutmayayım. Askeri lojmanlar var çıkarken sağlı sollu. aşağıdayken iyi bir tarif alıp yola çıkmak gerek, çünkü yolda ok işaretleri çok yok ve insan görüp sorma ihtimaliniz çok yüksek değil, dükkan yok fazla. (hemen ikinci çoğul şahsa geçtim).

bir kısa bir uzun yol varmış kaleye çıkmak için. kime sorduysak kısa yolu tarif etti sağolsunlar, ama uzun yolu merak ediyorum hala.

neyse efenim kale sınırları dahilinde Karadeniz ve Boğaz manzarasını gören yerlerde kafeler var. Umumi tuvalet var, ücretli (1TL). Yemek fiyatları sahildekinden çok farklı değil, kalede manzaraya karşı yemeniz daha iyi olabilir. Balık ürünleri, döner, omlet, alkol, ne ararsanız var denilebilir. Ortam ve müzikler de uygun, Serdar Ortaç filan çalmıyor. Çocuk parkı var, kafelere ait.

Aşağıda yemek yediğimiz için burda hiç oturmadık, hizmet nasıldır, bilemiyorum.

Biraz daha taş/toprak merdivenli patikalardan tırmanarak en tepeye çıktık. Kale duvarları ve bir metal kapı. Kapının ufak bir penceresi var, açılmıyor. Neyse dedik dıaşrdan ilerledik, arka tarafta bir kapı daha. iki yabancı turist eşliğinde bir amca kapıyı yumrukluyor. sonunda görevli (bekçi) kapıyı açtı.

Meğer İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü burada Ağustos-Temmuz aylarında kazı çalışması yapıyormuş.  çalışmalar tamamlanmadığı için henüz ziyarete açık değilmiş. ama biz girebildik içeri. neden? bekçi bir taktik geliştirmiş, insanlara bakıp cidden ziyarete gelenleri yani ayyaş, hapçı, serseri olmayanları içeri alıyormuş. bu gidişle daha uzuuuun süre açılmazmış zaten, yılda iki ay çalışmayla biter miymiş:) samimiyetle anlattı, sevdim adamı.

bolca köpek var tepede, korkanlara uyarı. mangallı piknik yapan bir aile vardı. yasak mı değil mi bilmiyorum.

---
kaleden inerken bir çınar ağacının altına oturduk, sanırım özel mülktü ama çitler yıkılmış zaten. manzaraya karşı sadece oturduk, zarar vermedik ki.
böyle yerler hep yalnız gelme isteği uyandırıyor insanda.

---
kaleden inince biraz daha dolanıp waffle yeyip çay içip, Lavazza'daki abiyle ayaküstü muhabbet ettik. Üçüncü köprüden yeşilliğin yok olmasından şikayetçiler. (Yoros Kalesi'nden de köprü için kesilen orman alanları görünüyor). Kaleye çıkarken İstanbul'da askeriyeye bu kadar geniş arazi verilmesinin garip olduğunu düşünmüştüm. Hep güzel, merkezi yerlerdi ve askeriye bunları aslında kullanmıyordu (Bkz: Maslak). Ama Lavazzacı abinin de dediği gibi, aslında iyi oluyor. Arazi askeriyede olunca devlet ihaleye açamıyor, o güzel yerler boş kalıyor, yerleşime açılmıyor, ormanlar mecburen yaşıyor. Mantıksız ama pratikte böyle bir faydası var işte. Yoros'tan bakınca en iyi anladığım şey buydu. Bekçi amca askeriyeye ait alanları göstermişti parmağının ucuyla "ta şurdan taaaaa oraya kadar" diye. Hepsi yemyeşildi.

----
Kalacak yer ne yazık ki Kavak'ta yokmuş. Pansiyon ya da otel yok. Şikayet ettim Lavazza'cı abiye. İstanbul'da yaşadığımı ama haftasonu böyle bir yerde kalmak istediğimi söyledim, anlamadı beni, nasıl anlasın, ömrünü hep orda geçirmiş.

15A otobüsüyle ayrıldık. Sanırım ordan kalkan tek otobüs bu, ama 20 dk da bir kalkıyor.

NOTLAR:
- vapurla ya da otobüsle gidilebilir.
- yemek çok ucuz değil. Klasik turistik yer fiyatı. Marketten bi şeyler alıp kaleye çıkınca da yiyebilirsiniz.
- sahil kenarında banklara oturulabilecek çok yer yok. Kafeler sıralanmış kıyıya.
- çarşısı İskele çevresinden ibaret, küçük.
- kalacak yer yok.
- kedi köpek dolu sokaklar.
- sokakta yatan insan görmedim
- kitapçı görmedim
- yoros kalesi'ne çıkılmalı
- huzur bulmak için tek başına da gidilebilir.
- kahvaltı içi çok seçenek yok, daha çok balıkçı var.

7 Eylül 2012

İŞSİZ VATANDAŞIN ŞİKAYETİ

geçen sene de eylül ayında işsizdim sanırım. çok da önemli değil zamanı.

bir hafta önce bıraktım avm deki işi.
bir haftadır geçen gün evlenen arkadaşımın kedilerine bakıyordum. her gün birkaç saatimi buna ayırdığımdan mıdır nedir, artık işsiz olduğumun ancak bugün farkına vardım.

evdeyim, boşum, yapacak bir sürü şeyim var. kitabın filmin dibine vurmak gibi.. ama her zamanki gibi, olmuyor.
her boş insan gibi kendimi son derece BOŞ hissediyorum.
içimde yok edemediğim gri bi yumru var, bağrıma gelip oturmuş.
zaman geçiyor ve ben hep yerimde sayıyorum paniği..
herkes yaşıyor ben sadece soluk alıp veriyorum hissi..
yeni iş bulamama korkusu..
bulsam bile yine mutlu olamama korkusu..
ailemden para istemek zorunda kalma korkusu..

halbuki mühendislik mezunu olarak sosyoloji yükseği yapacağım. sevinmeliyim değ mi?önemli bir şey yapmışım gibi duruyor, mühendislikle sosyolojiyi aynı cümle içinde kullanınca.

neden hep yaptıklarım yetmiyor yetemiyor?
ne zaman mutlu olacağımı, ne zaman depresif olacağımı kestirebiliyorum. kendimi o kadarcık da olsa tanımışım, iyi. bi de yaklaşmakta olan mutsuzluğun önünü almayı öğrenirsem harika olacak.