27 Nisan 2010


SERSERİ MAYINLAR'DAN SONRA
Bir İtalya filminden sonra.

İtalya'da dedikoducu, ufak bir kasaba. Roma'nın büyük şehir kabul edildiği...Çok şeyin aşılması gerektiği... Batılı ancak düşünmede modernleşememiş ufacık tefecik bir yer. Herkes birbirinin ardından konuşur hani, hava atmaktır tek dertleri, "elalem ne der?" sorusuna göre yapılır her faaliyet.. Çok tanıdık bize hani.. Ferzan Özpetek de öyle olduğunu düşünmüş olsa gerek...

Tabi oradaki aykırılar biraraya gelip isyan ederler. derler ki: "Bu ne saçmalık! Kimsiniz siz ey elalem! Kimsiniz siz ki, bana hayatı zindan etme hakkını verebildim sizlere?! Umrumda değilsiniz artık, alın işte... Ben buyum! Buyum! İşinize gelirse..."

"Vay be!" derken aynı zamanda "Eyvah!" dedirtiyorlar. Ama hayır, eyvaha gerek yok. İşlerine geliyor dedikoducu diktatörlerin sonunda. Neden? Gelmese de işlerine, umrunda değil bu aykırıların, kendi bildiklerini okuyacaklar ya... İlk kez belki hayatlarında diktatörlükten vazgeçiyorlar.

Kıssadan hissedar notlar:
- Evet Ferzan Özpetek'ten eşcinsellikle ilgili bir film daha, eee?
- Tüm İtalyanca konuşma bakışma müziklerin üstüne Sezen Aksu'nun sesi...
- Yarım kalmamalı hayaller, bitirilmeli, uygun bir ölümle de olsa...
- Deli olmak her zaman her yerde güzeldir. Herkes biraz delidir. Sadece bazıları yalan söyler.
- Kişideki bencillik dünyaya "kendi gibi" birini getirme, kafasına göre yetiştirme isteği doğurur, bu istek de çocuk doğurur.
- Dönülmez akşamın ufku diye bir şey yoktur. Her akşamdan dönülebilir, sabah olur. Diktatörlere karşı gereken savaş verilirse, aykırılara elbet saygı duyarlar.
- İtalya'da erkek olup eşcinsel olmamak kolay değildir.