29 Mayıs 2011

ÜMİT KIVANÇ’TAN 16 TON VE ŞİMDİ…


İnsan kolay unutur. 60 yıllık ortalama ömürde bir nesil kaderini yazar, arkasından gelen nesle yaşadıklarını doğru aktarmaya çalışır. Fakat ikinci nesil de kendi kaderini yazmakla meşguldur bir taraftan, dinle(ye)mez eskisini. Üçüncü nesil daha da umursamaz birinciyi. Böylelikle kulaktan kulağa bire beş katılır, ya da birden beş eksiltilir, ama bir “bir” olarak kalamaz. Yine de bazı insanlar geçmişe, bugüne ve geleceğe kafa yorar dururlar. Araştırırlar, doğru bilgiyi geçmişten olabildiğince süzmeye çalışırlar. “Anı yaşama” anlayışları toplumun çoğunluğundan farklıdır bu yönden…

Ümit Kıvanç’ın da o farklı anlayışa sahip olduğunu hissettim, “16 Ton” belgeselini izleyince.



Filmi en iyi filmin kendisi ve (kendi tabiriyle) tasarımcısı ve hamalı Ümit Kıvanç anlatabilir tabi ki. Ben sadece birkaç bilgicik vererek, 22 yaşında bir üniversite öğrencisinin gözünden aktarmayı (10 sene sonra kendi tarihime ışık tutabilmek için) istedim.


Şimdi, belgeselden notlar:






- Dünya tarihinin okulda öğretilmeyen çağları (keşifler çağı, buhar çağı, bronz çağı, ateşin bulunuşu, halkla ilişkiler çağı, yüzde çağı, elmas çağı, avcılık-toplayıcılık çağı, radyo çağı, özgürlük çağı) anlatılıyor.

- “Serbest piyasa ve vicdan üzerine deneysel bir belgesel film” diye tanıtıyor Kıvanç 16 Ton’u. Özellikle madencilik üzerinden dünya tarihi anlatımı da denebilir.



- 16 Ton: Madencilerin çektiği sıkıntılar hakkında yazılan, çeşitli dönemlerde farklı kişiler tarafından seslendirilen eğlenceli (!) bir şarkı. Şarkıda geçen bir cümle: “Bana hiç gelme Azrail, ruhumu sana veremem, çünkü Şirket’te rehin”.







- Film “fotoğrafların, belgelerin, videoların görsel sunumu + seslendirme” den oluşuyor. Ümit Kıvanç’ın tabiriyle “masa başı” bir belgesel film.


- Film izleyince bitivermiyor. Kullanılan kaynaklar, ek bilgiler ve filmin tam metni riyatabirleri.net’te yer alıyor. (Film metninin kitap olarak basılmasını da dilerdim…)


- “Riya Tabirleri sitesi, yeryüzünde adalet diye bir derdi olanlar için kuruldu. Olmayanın başına da bu derdi sarmak için. İnsanlığın dörtte birinin gözden çıkarıldığı, öbür dörtte birinin ağır, pis ya da sıkıcı işleri yaptırmak üzere kenarda bulundurulduğu, yüzde beşin, aklına esen her şeyi alsa, yese içse tüketemeyeceği servetini daha da çoğaltmak için türlü dalavera çevirdiği, çoğunluğun, başkaldırmak yerine zalimin zorbanın artığından pay almaya çabaladığı, feci bir dünyada yaşıyoruz. Bazımız farkında bile değil; onun gezip dolaştığı yerlerden "ötekiler" görünmüyor. Çoğumuz farkındayız; "ben"liğimize öylesine sarılmışız ki, başkalarına sarılmaya elimiz kolumuz halimiz kalmamış. Bugünün hayatı, riya üzerine kurulu. Tabirlerini burada bulacaksınız.” Bu cümleler filmin izlenebileceği riyatabirleri.net sitesinin giriş cümleleri.


Filmi izlerken kendim ve yaşıtlarım hakkında sözler söylemek istedim hep. Küfürler de dahildi bunlara. “Yeni nesil de böyle işte” deyip geçmek istemiyorum, ancak gerçek şu ki, iPhone almanın başkalarının hayatlarında nelere mal olduğunu bilmek istemiyoruz işte. 

Teknolojinin son gelişmelerini takip etmek çok gerekliymiş gibi geliyor, savunuyoruz bunu deliler gibi.

“Normal” karşılıyoruz para karşılığı işkenceleri. 
Yönetmenin normalleştirmeyi iğneleyen tavrı olmasaydı, belgeselde anlatılan tüm gariplikleri de normal karşılayabilirdik. 
Yani aklımdan geçirmek üzere olduğum “ama…”lı cümlelerin cevabını daha sormadan vermesiydi filmi tüm karamsarlığa rağmen (!) izlenebilir yapan. 

Güzel bir yöntem kullanmış Kıvanç, üç maymunu uyandırmak için.


Ümit Kıvanç’ın Ahmet Kaya hakkında hazırladığı “Uçurtmam Tellere Takıldı” belgeselini izlemiştim ilk kez. Sonra vimeo’daki videolarını takip etmeye başladım. Bu ikincisi oldu benim için.



Riyatabirleri.net sitesine sürekli bilgiler gireceğini sitedeki “Bugünün hayatı, riya üzerine kurulu. Tabirlerini burada bulacaksınız. Siftahı, içerik bakımından da, teknik olarak da biraz tuhaf bir filmle yapalım.” diyerek 16 Ton’a işaret ettiği sözlerinden anlıyoruz.

Takip etmek dileğiyle…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder