11 Mayıs 2011

TİYATROCUYA KÜSMEK...

bu bir kendini anlama yazısıdır.  

tiyatroculara çok saygı duyardım eskiden. rollerini severdim aslında sadece. gerçek yaşamları yokmuş gibi düşünürdüm. 
 
birkaç tiyatro/sinema  söyleşisine katıldım son aylarda. oyuncuları dinledim. 
mantıklı bi sebebi yok ama, kırıldım onlara. 
rol yapmalarına kırıldım!
ben sahnedeki karakterde kendimi buluyorum, kaptırıyorum, dert ortağı görüyorum onu kendime, benim dertlerimi anlatıyor adeta... hatta o kadar etkileniyorum ki hakkında yazı yazıyorum, herkese anlatıyorum ne harika bir film/oyun olduğunu... karakterimi/derdimi/sırrımı paylaştıım için rahatlıyorum...

sonra  bi gün o oyuncunun bambaşka bir hayatının olduğunu fark ediyorum. 

o karaktere de, o oyuncuya da darılıyorum  sonra.
neden?

mantıksız olduğunun farkındayım. ama engelleyemiyorum işte. kıskançlık gibi bir duygu bu, durdurmak imkansız!

pisikopat oldum, oyundan zevk alamaz hale geldim!
misal diyelim seyirciyle içli dışlı bi oyundayım, sürekli seyirciye laf atıyor oyuncu, yanlışlık yapıyor, dili sürçüyor, düşecek gibi oluyor, telaş yapıyor... ya da neyse işte doğaçlama gibi görünen öyle şeyler yapıyor ki seyirci gülmekten kırılıyor. 

işte burda ben gülemiyorum. her oyunda aynı "doğaçlamaların" yapılması ihtimali geliyor aklıma, sinirleniyorum! sanki suçmuş gibi... 

yaşlanıyorum galiba ülkem, bu kadarcık şeye sinirlenir mi insan yahu! bu kadarcık meselede aldatılmış hisseder mi insan yahu!

kendine gel emin! hadi yat...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder