Hep erteliyordu. Yürüken düşündü, ertelediğini düşündü. Bi taraftan
da bunu şimdi düşünmemeyi, daha kıymet vereceği bi zamana ertelemeyi düşündü. Ertelediğini
düşünmek kolay bir iş değildi, kıymetliydi. Yazmalıydı belki. Belki bu kez
içindeki fırtına çıkardı dışarı. Eve gidince düşünecekti. Girer girmez bi kağıt
kalem bulacaktı. Kurşun kalem, ucu iyi açılmış. Ya hazırda ucu iyi açılmış bi
kurşun kalem yoksa? Endişelendi. Ertelememeliydim dedi.bi kez de ertelemesem ya.
Nolur sanli. Ben niye anı yaşayamıyorum dedi. Yolda yürüdü. Yürüdü. Yine de
odaklanmaya çalıştı. Eve gidince… kimse var mıydı acaba evde. Olmasındı. Hiç konuşmayacaktı
kimseyle. Meraba bile demek istemiyordu. Büyü bozulurdu yoksa. Neyin büyüsü. Ne düşünecektim
ben? Heh .. hep ertelemek hakkında. Yazacaktım. Yazarak düşünecektim. Ya yolda
biri selam verirse. Ya yolda giderken birden canım sıkılırsa ya da birden mutlu
olursam ya birden unutuverirsem neyi düşüneceğimi?....
Ya yine. Sırf ertelediğim için dışarı çıkartamazsam içimi.
Yoldaydı. Ertelemekten bahsetmeyi ertelediği için vicdan
azabı duyarak yürüyordu. Kaldırıma park edilmiş arabaları anahtarla çaktırmadan
çizmek isteyerek. Yolda -tedirgin bi kedi gibi sürekli- arkasından araba gelip
gelmediğini kontrol ederek. Gündüz varkti trajik bi trafik kazasına kurban
gitmekten endişe ederek. Biçok şeyi bi arada yaparak. Trafik ve trajik
kelimelerinin bu kadar benzemesi tesadüf müydü.
Keşke dedi, şimdi ertelemeden düşünebilsem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder