21 Ağustos 2010



İSTANBUL'DA MÜZE MÜZE MÜZE MÜZE....

Şikayetim var!
Hem de müzelerden!
Evet, ben bir müze delisiyim, yine de, hatta ne yine de'si tam da bu yüzden şikayetçiyim!

Hayatında ilk kez haftanın 5 günü işe giden ve haftasonlarının kıymetini yeni yeni anlayan biri olarak, bi taraflarımda da kurt olduğundan, evde duramıyorum tatil günü. Bugünü de müze günü ilan ettim kendime sabahın 8inde, yataktan çıkmadan...

Hemen müze dostuma da haber verdim. O gelmese de gidecektim ama O'nunla gitmek de ayrı güzel oluyordu. (Fazla para harcamıyoruz bi kere, bütün günü 1/2/3 simit yiyerek geçirebiliyoruz! Kahvemizi O'nun ufak iki bardaklık termosunda taşıyoruz... Yere herhangi bir yere oturabiliyor, yürümeyi seviyor. Girmekten korkacağı bi sokak yok... Kısacası benden çılgın! Eğlenceli olmaması mümkün mü!)

Hemen bi program yaptık ve çıktık.

İlk durağımız Çemberlitaş- Basın Müzesi.
Müzeye girdik (kapısında giriş/çıkış saatlerinin yazmaması ilginçti). Güzel bir görünümü var müzenin. Eski bina zaten, 1800 sonlarından kalma (sanırım). Girişte geniş bi boşluk var, yerler taş (sanırım mermer ya da beyaz taş-tam hatırlamıyorum). Sağda bi hediye dükkanı, az ilersinde tanıtım panosu (gazetelerde çıkan haberler, nisan ayından kalma Osmanlıca kurs ilanları vs), bi tane müze müdavimi sevimli beyaz bi köpek... ve başlıyor gezilesi makineler. ama... gel gör ki...

Makineleri bilmeyen (yani ben) bi şey anlamaz. Çalışıp mı gitmeliydim? Ne kadar çalışılabilir ki, makinenin neresinden ne yapılır, ne işe yarar, hangi zamanda kullanılmış... Ne kadarını bilebilirim ki kendi araştırmamla? Ki zaten müzenin görevi bunları bana özetleyip, merak etmemi sonra da araştırmamı sağlamak değil midir? (Arkeoloji Müzesi'ni gördükten sonra Yunan uygarlığını inceleme aşkı doğmuştu içimde, misal)
Bunların hiçbirini yapmadı Basın Müzesi! Taşbaskı makinesi var mesela, kocaman kocaman taşlar var, ama nasıl kullanılır bunlar, ne işe yarar? Bunu araştırasım geldi, aklımda kalan tek şey bu.
Arkada yanda bi oda vardı, girelim dedik, karanlıktı, herhalde dedim ışığı biz yaksak olur, düğmeye basınca o zamana kadar yüzümüze bakmayan güvenlik seslendi: "Hanımefendi ışıkları yakmıyoruz yalnız yasak, zaten giriş de yasaktı da siz şöyle bi bakın diye bi şey demedim"... E be adam... Neyse daha ne anlatayım....? Ziyaretçiye düzgünce bilgi verilmezse, giriş çıkış saatlerini halk bilmezse, neden kapalı olduğuna dair düzgün bi açıklama yapılmazsa tabi ki o müze adam gibi ziyaret edilmez!

Gelelim sıradakine.
Sultanahmet'te Cumhuriyet Eğitim Müzesi varmış, istanbul.net.tr den öğrendim. cumhuriyet döneminden kalma eğitim araç gereçleri varmış. Sora sora bulduk, çok zorlanmadık (Sultanahmet Cami'nin yanındaki Türk İslam Eserleri Müzesi'nin önünden geçip karşıdaki sokağa girip dosdoğru devam edince yolun sonundaki lise). Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi'ndeymiş müze. Girişte niye geldiniz diye dövecekmiş gibi bakan amcaya müzeye geldiğimizi söyledik. Cevap: "Pazartesi akşam 5e kadar açık"... Haftaiçi mesai saati içinde müzenin açık olması nasıl bi zihniyetin ürünü acaba? Hayır müze çok dandik de kimse görmesin mi istiyorlar acaba? E o zaman açma müzeyi?? Neden ya neden???

İstanbul'daki bütün ufak tefek müzeleri gezip eksikliklerini bi şekilde tespit edeceğim. Neden? İçim rahat etsin diye..

Bugünki güzelliklerden de bahsetmeliyim tabi: Sirkeci Garı'ndaki müzecik. Trende kullanılan eski aletler, resimler, tren rayı parçası, eski oyuncak trenler... Çok çok güzeldi. Tren yolu severler için özellikle.. İnsanın binip hemen bi yerlere kaçıveresi geliyor tabi. Sonra hemen "fazla para harcamadan nerelere gidebiliriz?" araştırması yapılıyor TCDD fiyat listelerinde. Seviyorum seni hayal dünyası!

Sonra... Yaklaşık 2 yıl önce de gittiğim İş Bankası Müzesi. Eminönü'nde. Şu sınırlı gezi geçmişimde gördüğüm en iyi müze. 3 katlı ve çok iyi tasarlanmış. İş Bankası'nın tarihiyle birlikte Cumhuriyet tarihi de film şeridi oluyor, bazen gerçekten film oluyor.... Şimdi düşündüm de, lisede tarih öğretmenleri öğrencilerini gezdirebilir. Çok faydalı olur kanımca. Banka kasası bile var, hani o filmlerdeki kocaman şifreli kapıları olanlarından... Para var huzur var lafı bi lkez daha çınlıyor kulaklarda... Basın Müzesi bi vakfa bağlı. Ama Edebiyat Müzesi de aynı vakfa bağlıydı da, nasıl sevmiştim... Ya neden ya...?

İstanbul'da gezecek son müze kalana kadar yılmayacağım! Bekle beni İstanbul...

Sıradakiler:
- Bakırköy Akıl ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Müzesi
- Hilmi Nakipoğlu Fotoğraf Makineleri müzesi -Bakırköy
- KArikatür ve Mizah Müzesi - Fatih
- Kont .... İtfaiye Müzesi - Fatih
- Orhan Kemal Müzesi - Cihangir
- Özel Türvak Sinema- TV Müzesi - Kavacık
- Özel Türvak Tiyatro Müzesi - Beykoz
- PTT Müzesi - Eminönü
- Sait Faik A. Müzesi - Burgazada
- Oyuncak Müzesi - Erenköy(?)
- Adalar Müzesi - Büyükada

Burdan sonrası büyükler
- Rahmi Koç Müzesi
- Topkapı Sarayı
- Fethiye Müzesi

Şimdilik aklıma gelenler bunlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder