13 Mart 2014

kafa karışıklığı

bi şeyler yazayım dedim, yazdım yazdım sildim.

lanet olsun içimdeki, ağzından böcekler çıkan zenciye (hani şu yeşil yol'daki, başkalarının acılarını hisseden, çok yorgunum deyip bi yere kıvrılan...)

haberlerden bahsediyorum. herkesin acılarını hissediyorum. ortalık zaten acı kaynıyor. berkin elvan (öncekileri tek tek saymayayım)ın ölümü, cenazesi, insanları daha çok öfkelendirmek için söylenen tuhaf sözler... üstüne bi polisin ölümü, üstüne okmeydanında nasıl öldüğü hala şüpheli Burak'ın ölümü. bunların hepsi genç. hepsi hakkındaki kafa karışıklıklarını hissediyorum. Berkin'e üzüldüğüm kadar polise de üzülüyorum. düşünüyorum, neden üzülüyorum? belki zevk için insanların yüzüne gözüne sıkanlardandı, belki işkence edenlerdendi... ama belki de değildi? ya değilse? kesin kötü adamdır, diye düşünüp nasıl içini rahatlatabilir insan? belki mecburen ordaydı, belki en kısa zamanda istifa etmek istiyordu, belki olabildiğince kenarda durmak, idare etmek istiyordu. belki normalde masa başı görevdeydi, bi anda orda buldu kendini, belki istifa edemeyecek durumda, belki tehdit aldı amirlerinden...her şey olabilir. polis, simit sat, onurlu yaşa demek benim konumumdaki biri için kolay, ama onun hayatında, kafasında neler geçiyor bilemem ki? bizim istifa etmemesine bi bahane bulamamamız, cidden bi sebebi yok demek değil belki.. bu hoşgörüm nerden geliyor bilmiyorum. kendi hayatımda herkes benden bi şeyler yapmamı beklerken, benim yapmamak için kafamda kendimce sebeplerim/bahanelerim olması, empati yapmaya zorluyor beni belki de.

hala sokaktaki insanı (eylemcileri değil, tüm halkı kast ediyorum), bariz bi kötülüğünü görmedikçe "kötü adam" yerine koyamıyorum. onu anlamak istiyorum. akp mitingine giden, akp ye oy veren insanı anlamak istiyorum. yaşadığı, yetiştiği çevreyi anlamak, hayattan beklentisini görmek, farklarımızı (onu küçümsemeden) görmek istiyorum. dönüp dolaşıp beni sinirlendiren bi şey var: hala kafasını kuma gömdüğünü düşünüyorum ya, doğruları anlattığımızda ya da en azından şu yolsuzluk tapelerinden sonra artık uyanmasını istiyorum. uyanmayınca kızıyorum. ama kızdığım için biraz da kendime kızıyorum.

muhafazakar, hala akp sever halkı az çok anlıyorum da, tayyip'i anlayamıyorum. onun içinde bi köşede birazcık kalmış bi  iyilik bulmak, bu kötülüklerinin altında bi travma bulmak istiyorum. amacını anlamak istiyorum. komplo teorileri düşüyorum, kendim geliştirmeye çalışıyorum. bu kötü sözlerin sebebi ne olabilir? neden bu kadar nefret etmemizi istiyor kendisinden? anlayamıyorum. her insanın içinde iyi bi taraf vardır düşüncesine çok mu takılmışım nedir...

sokaklara dökülmemizi, kavga etmemizi istiyor belli. ben bunu istemiyorum. ölmek istemiyorum tayyip'in yarattığı bi kavgada. polise taş atmak istemiyorum. benim düşmanım polis değil, göstermelik düşman o. fikri olmayan, emir kulu olan bi insan ancak savaş durumunda gerçekten düşman olabilir. savaşta değiliz ki, eylemin etkisi geçince, iki gün sonra aynı polislerle Beşiktaş sahilde kafede yan yana oturuyoruz işte. belki biraz daha sakin durabilse tayyip, olay çıkarmasa, polislerden arkadaş edineceğiz, belki birine aşık olacağız bu arada. "öyle onursuz bi insanla arkadaş olmam ben" dememek lazım, ne onursuz insanlara saygı duyuyoruz zamanla, unutuyoruz çünkü. gazetecilerin, sanatçıların, siyasetçilerin kitleleri peşlerinden sürükleyen onursuzluklarını unutup, polislerin onursuzluklarını unutmamak imkansız ve onlara haksızlık. makamı büyük adamların pis fikirlerini savunması için parayı basıp ön saflara yolladığı piyonlar onlar.

akgençlerden birinin ölmesini de istemiyorum, hele ki çocuğun ölmesini hiç hiç istemiyorum. bireyler ölmesin diye sokağa çıkmamak çözüm mü? hayır. tüm düzelmeyi sandıktan beklemek, sandıkta iktidarı tayyip'e kaptırdığımızda o ne derse doğru olacağını kabul etmek demek olacak. elbette öyle olmamalı demokraaaağsiilerde, ama tayyip demokrasisi böyle işliyor işte.

işte bu yüzden bilmiyorum, tayyip'e, sadece o'na değil, bu pis düzeni destekleyen herkese nasıl karşı çıkılacağını. kalabalıklar içinde kaybolmak istemiyorum. tayyip'in kölesi olmak da istemiyorum. herhangi bi savaş uğruna kendimi yok etmek istemiyorum. eylemcilerin hepsiyle aynı değil fikirlerim ve hislerim. eylemlerimin, sözlerimin birilerinin malzemesi olmasını istemiyorum.

bu da benim kafa karışıklığımın notu olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder