2 Mayıs 2012

1 MAYISTA ÇALIŞMAK

şunu anladım 2 ayın sonunda: iyi bi kitapçı olabilirim zamanla, ama iyi bi satışçı olamam. gıcık olduğum müşteriyle ilgilenmek istemiyorum. bana insan gibi davranmayan kişiye, "hoşgeldiniz" demek ne zormuş. zamanla umursamamayı öğrenebilirim belki. ama tok satıcı olasım var hep, "ya bi siktirgit seni mi çekcem, sen kimsin" diyesim var, bi gelişte yüzlerce lira bırakan müşteriye de.
o zaman patron bana ne der, tahmin edebiliyorum...

ama kitapçıdasın be kadın (genelde kadın oluyor müşteriler), bi insan ol. paran çok olabilir, ama bi insan ol önce. ne bileyim mesela mağazanın ağzına sıçarken buraya başka insanlar da gelip bakıcak, diye bi düşün. ben sana "siz" derken, sen de bana "siz" de misal. ben senin kölen değilim misal bunun farkında ol. samimiyetten gelse bu hitabın eyvallah, ama değil. öyle olsa yüzüme bakıp konuşurdun zira.

gelip saatlerce kitap kurcalayıp, çocuğuna kitap okuyup, almadan giden müşteriyle alıp veremediğim yok. 2 dk da aceleyle seçen müşteriden çok seviyorum onu. kitap iyice okunarak alınır. paran çok bile olsa, para ile ölçülmez çünkü kitabın içeriği. hele ki çocuk kitabıysa. çocuk ne verirsen onun doğru olduğunu kabul ediyor çünkü, sana güveniyor. sense içeriğini bilmediğin kitabı veriyorsun çocuğa okusun diye.

bi de sen kitap okumuyorsan, çocuğunun okumamasından niye şikayet ediyorsun acaba? senin sosyete arkadaşlarının çocuklarını geçemez diye korkuyorsun di mi? neyse sustum.

sonuç olarak, benden iyi bi satışçı olmaz, 2 ayda bunu anladım. iyi bi tok satıcı olabilir. ama henüz tok değilim. ayrıca, avm de tok satıcı barınamaz.

1 mayıs'ta da çalıştık misal. mağazalar resmi tatillerde açıktır. işçi bayramı'nda bi istisna olsaydı bari.. olmaz.

avm dışında bi mağaza olsaydı, patronun isteğine göre, açılmayabilirdi. ama avm lerin belli kuralları vardır: ya tüm mağazalar açık olacaktır, ya da kapalı. asla kapalı olmaz.

istanbul shopping fest'te de gece 2 ye kadar açıkmış misal. gece 2 de kaç kişi gelip kitap aldıysa...

patrona kızılır normalde fazla çalışınca. patrona da kızamıyor insan burda, adamın kendisi şikayet ediyor bu durumdan: sabahın 10unda açmaya gerek yok bence, bile diyor. ama emir büyük yerden, avm den,  kapitalist dünyadan.

izin günümdeyim.
akşam mülksüzler'in tiyatrosuna gideceğim. itü timis oyuncuları'nın. urras'taki çıkarcı hayatımıza bi günlük mola hakkımı kullanıp bizi izleyeceğim. böyle olmasaydık nasıl olurduk, onu göreceğim bi de 3 boyutlu sesli canlı olarak.
sonra gece uyuyacağım.

3 mayıs olacak. çalışacağım.
4 mayıs olacak çalışacağım.
5 mayıs olacak....
....
parası çok olanlar çocuklarına kitap almak için gelecek.
parası az olanlar ödev olan, zorunlu olan kitapları sormak için gelecekler... en yakın kütüphaneyi tarif edeceğim patronlara çaktırmadan.
bugun 10 yasında olan çocuklar 20 sene sonra bambaşka savaşlar veriyor olacaklar. birisi hayatta tüm güzellikleri görmüş, artık başka bi anlam arıyor olacak. birisi yapay özgüveniyle iş görüşmesinden iş görüşmesine koşacak.

ikisinin de çocuğu olacak belki. birisi yeni çıkan kitapları 6 yaşından itibaren takip edecek. birisi en yakın kütüphaneyi öğrendiğinde 15 yaşına gelmiş olacak.

birisi 3 yaşında ikinci dili öğrenmeye başlayacak. birisi 15 yaşında iyi bir ingilizce öğretmenine denk gelirse, sağlam bi dil alt yapısı olacak, ilerde para kazanmaya başlayınca yurt dışında dil kursuna gitmek için çabalayacak.

1 mayıs ümit filan vermiyor.
1 mayıs tatil demek sadece.
mesele 1 mayıs değil sevgili ülkem.
gelecek karanlık. hiç ümidim yok. böyle çalışırken ne yapabilirim ki.
"devrimi satın alamazsınız. devrimi yapamazsınız. devrim olabilirsiniz ancak..." demiş ursula. nasıl?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder