7 Ocak 2012

KRONİK MUTSUZLUK 2*

ölmeyi son zamanlarda çok düşünmememin sebebini düşündüm az önce. kendim gibi yaşayabileceğime dair ümitli olmamın sebebini...

iki sebep var:
--
maddi açıdan sıkıntılı olsa da- sevdiğim bi işe başladım. 3 haftadır çalışıyorum. kitapçıda kitap danışmanıyım. mühendislikten mezun olup kurtulmaya çalışan biri olarak kitap satıyorum, diskonnektuserektuslardanım. yeni kitap çıkıyor hemen haberim oluyor. satmak için dokunduğum nesne kitap! her sabah yeni koliler geliyor. içinden hangi kitap çıkacak diye merakla aceleyle saldırıyorum, taze kağıt elimi kesiyor, kanıyor hafiften. işe devam ediyorum. 

yaptığım işi ilk kez bu kadar seviyorum. kitap okumaya hiç fırsatım olmuyor ne yazık ki. 3 haftadır bir kitap bitirmeyi bırak, 50 sayfa bile okuyamadım. eve gelince çok yorgun oluyorum. 
lakin mutluyum be ülkem. varolmayanülkemdeymişim gibi orası. masal kitapları da var. çocuğuna kitap almaya gelmiş, saatlerce çocuk bölümünde vakit geçiren aileler var. 
çocuğu soru sordukça sabırla cevap veren anne babalar, oğlan anneleri, kız babaları... sevimliler. çocukları tekrar sevmeye başladım, yıllar sonra. 

20lerinde bi genç gelip "küçük kara balık"ı soruyor mesela, bulup verirken gülümsüyorum, o da seviniyor.

kitabı sorarken "ya yoksa" korkusu yaşayan okuru seviyorum. kitabı gerçekten aşkla istiyor zira. bizde yoksa "kitabın yeni baskısı var mı peki?" diye soran okur da öyle... belli ki kitabın peşini bırakmayacak daha, bi şekilde bulacak onu. 

sevimlidir kitap okuyan herkes. ne tür kitap olursa olsun... diyemeyeceğim hayır. kişisel gelişim, iş, liderlik, içinizdeki meleği keşfedin... türünden kitapları ve okuyan kitleyi hala sevemiyorum ne yazık ki. kitap dünyasının dışında gibi geliyor onlar. her zaman çok satanlarda yer almalarından ve bazı okurların sırf evde rafında bulunması için çok satanlardan sürekli kitap almasından da olabilir bu önyargım. o çok satan kitaplar basılmasa az satan değerli kitaplar basılamayabilirdi. bu acı gerçeği fark edip susuyorum. ikilemin içinde yaşıyorum. 

neyse sevgili ülkem, benim de sevebileceğim işlerin varlığına gerçekten inanıyorum artık. parası az olsa da, kendimi köle gibi hissetmeden yaşayabileceğime dair benim hala umudum var. ömür boyu burda çalışırım, gibi iddialı cümlelere gerek yok. ama huzurluyum şu sıra. daha ne olsun?
----
ikinci sebep: sevgi. sevmek ve sevilmek. sevilmek ve sevmek. 
sadece iş mutluluğunun verdiği umut geçici, her insanın bu mutluluğu paylaşacak birine de ihtiyacı varmış meğer. "yalnız da ayağa kalkabilirim" diyen benim için de öyleymiş durum meğer. sevgi güzel şey. çok anlatmak istemiyorum korkudan. anlatmayı beceremem, harfler yüzünden hisler, güzel anlar havaya karışır kaybolur diye. 

elbet bi gün geçer bu hisler, annemle babamın basit ilişkisine döner, nefretle kavga edilir, ya da her şey yavaş yavaş biter. belki aldatmalar olur. belki sadece arkadaş kalınır. belki hiçbi şey olmamış gibi davranılır, belki birimiz ölür, birimiz hasta olur, birimiz bi başkasına aşık olur...bilmiyorum her türlü olumsuz senaryo olabilir. ya bi gün biterse paniğine girmedim henüz. illa girilir mi o paniğe, onu da bilmiyorum. 

ama geleceği boşverdim. şu an sevmek güzel. severken sevilmek, ki asıl farklı olan bu benim için, daha güzel. 
bazen geçmişi takıyorum kafama. beni niye sevdiğini anlayamıyorum. kendimi hiç sevmediğim zamanlara dönüyorum, kendimi sevmemek için onlarca sebep buluyorum, sevmek için bi tane bulamıyorum. sevilmeyecek biri olduğuma inanıp yalan söylediğini, aslında sevmediğini, ya da yalan söylemese bile çok saf olduğu için bi yanılgı içerisinde olduğunu, aslında kendini kandırdığını falan düşünüyorum... deli miyim ki? ama  sonra geçiyor zamanla.   

hayatı paylaşmayı öğreniyorum. 
---
bu iki sebepten, varolanülkemde özgürlüklerin kısıtlanması falan şu sıralar en büyük dertlerimden evet, ama vız gelir. 
şairin o şiiri nasıl yazdığını şimdi daha iyi anlıyorum: "güzel günler göreceğiz güneşli günler"... 
dünyayı sanatçılar, sevgi ve güzellik kurtardı hep ve kurtaracak. gittikçe kararıyormuş gibi görünse de gökyüzü, inanıyorum ki ben bile seviyorsam tekrar insanları, çocukları, hatta zenginleri... herkes sevebilir hayatının en azından bi döneminde... 

belki de tek sorun sevme zamanlarımızın çakışmaması. o da hala yaratıcının anlayamadığım oyunlarından biri. sorularımı cevapsız bıraktığı için onunla hala barışmadım. 

olsun. durmak yok, sevmeye devam. 

*kronik mutsuzluktan kurtuldum sanırım. ona ithafen.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder