13 Ağustos 2011

MALINA - INGEBORG BACHMANN

10- Malina, kimilerince çok bireysel diye nitelendirilmişti ilk çıktığında; aradan kısa bir süre geçtikten sonra bu yargının da, bireyselleşilmeden toplumsallaşılabileceğine ilişkin sapkın inancın ürünlerinden biri olduğu ortaya çıktı. (Çevirmen Ahmet Cemal)

31- Oysa Washington, Moskova ve Berlin, aslında olur olmaz yerde seslerini yükseltmek, kendilerini önemli kılmak merakında olan yerlerden başkaca bir şey değil. Benim Macar Sokağı Ülkem’de onları ciddiye alan yoktur (…)

33- şimdi ben herhangi bir nedenle, bundan iki yıl önce Macar Sokağı’na taşınmamış olsaydım, üniversite yıllarımdaki gibi Beatrix Sokağı’nda otursaydım, ya da daha sonra çok yaptığım gibi yurtdışında yaşasaydım, o zaman hayatım rasgele bir akışı izleyecekti, ve ben, dünyanın en önemli gerçeğini hiçbir zaman öğrenemeyecektim: Yani erişebileceğim her şeyin, telefonun, ahizenin ve kordonun, ekmeğin, tereyağının ve Ivan yemeye bayıldığı için pazartesi akşamına sakladığım füme ringa balıklarının, ya da benim en severek yediğim şey olan sucuğun, bunların tümünün Ivan marka olduğunu ve Ivan firmasından geldiğini. Önceleri dayanılmaz gürültü çıkaran yazı makinesiyle elektrikli süpürge de herhalde bu iyi ve güçlü firma tarafından satın alınıp uysallaştırılmış olmalı, otomobllerin kapıları artık pencerelerimin altında sert çarpışlarla kapanmıyor, ve doğa bile ansızın Ivan’ın gözetimi altına girmiş olmalı, çünkü kuşlar sabahları daha hafif sesle ötüyor ve kısa süreli, ikinci bir uykuya izin veriyor.

44- (…) onu duyduğum, onun da beni duyduğunu bildiğim sürece hayattayım.

48- Ivan gözkapaklarının dörtte üçünü indirdiğinde, bir çizgiye dönüşen gözleriyle, bu durumda bile beni yeterince görebilecek kadar koyu, sıcak bakışlı ve iri gözleriyle baktığında (…)

50- (…) yaşamak için gereksindiğim atmosferin doğmasını sağlıyoruz, işte o zaman hayat, daha az tutku oluyor.

52- Parfüm sürmüş olarak geri döner; güzel, uzun boylu, ince yapılı bir kadındır ve dolayısıyla da nişanlıdır, poliklinikte asistan olarak çalışan bir doktorla ve o uzun, güzel parmaklarıyla daktiloda en derin saygılar, arada sırada da dostça ya da içten bir selam yazar.

61- (…) çünkü bugün, Ivan’ı sevdiğimden bu yana yirmi yıl, bu ayın 31’inde ise, onu tanıdığımdan bu yana bir yıl üç ay ve otuz bir gün geçmiş oluyor (…)

69- Düşünmemi öngördükleri şeyleri de düşünebilmekten tümüyle acizim, bir tarihi, bir işi, bir randevuyu; sabahın altısında mutsuzluğumun sınırsızlığından daha açık ve seçik algıladığım bir şey yok, çünkü asla kesilmek bilmeyen bir acı, hak edilmiş, tüm benliğimi saran bir acı, tüm sinir uçlarına eşit oranda dağılmakta, her zaman. Çok yorgunum, evet, size söyleyebilirim, çok yorgunum…

83- (…) malina hala aldatmaka kendini; sanki başka hiç kimse ve hiçbir şey yokmuş, sanki yalnız o ve ben varmışız gibi. Sanki onu düşünüyormuşum – her zaman olduğu gibi.

86- (…) rica ederim hoşgörülü davranın bana, çünkü sorduklarınızın çoğunu, genelde de bana sorulanların çoğunu ben kendime henüz hiç sormadım.  Bugünün gençliği mi? Ama o zaman bugünün yaşlıları ve bugün artık genç olmayan, ama daha yaşlı da olmayan insanlar üzerine de düşünmem gerekir, (…) çocukların çevrelerindeki bunca çocuğa nasıl dayanabildiklerini de anlayabilmiş değilim.

87- (…) çevremdeki bu koşuşturmanın ortasında kendimi herhangi bir işle oyalamam kesinlikle olanaksız, eminim siz de görüyorsunuzdur dünyadaki bu delice koşuşturmayı, ve ondan kaynaklanan cehennemi gürültüyü duyuyorsunuzdur. Yapabilseydim eğer işlerle uğraşılmasını yasaklardım, ama onları yalnız kendime yasaklayabilirdim, (…)

88- aslında kötü bir alışkanlıktır okumak, öteki bütün kötü alışkanlıkların yerini tutabilecek ya da onların yerine herkesi daha bir yoğun biçimde yaşamaya itebilecek bir alışkanlıktır, delicesine bir yaşam biçimidir, insanı yiyip bitiren bir tutkudur.

91- (…) çünkü ülke demek, bende çok büyükmüş, çok genişmiş ve çok rahatsız bir şeymiş izlenimini bırakıyor, ülke diye yalnızca daha küçük birimleri adlandırıyorum. Trenin penceresinden baktığımda , burada ülke güzel, diye düşünüyorum.

101- Çok sayın başkan, mektubunuz bana, sizin ve herkesin adına yaş günüm için mutluluk dilekleri iletiyor. Bunu tuhaf karşılamamdan ötürü sizden özür dilerim. Çünkü bugün bana, annemle babamdan ötürü, iki insanın mahremiyetinin bir parçasıymış gibi geliyor. Ben bile ana rahmine düşüşümü ve doğumumu kafamda canlandırma cüretini asla göstermiş değilim.  

107- (…) ne yaşlı, ne de genç, tam unutulmak için yaratılmış bir yüzü var ..

112- bir gün gelecek, insanların siyah ama altın gibi parlayan gözleri olacak; onlar, güzelliği görecekler, pisliklerden arınmış ve tüm yüklerden kurtulmuş olacaklar, havalara yüksleecekler, suların dibine inecekler, sıkıntılarını ve ellerinin nasır bağlamış olduğunu unutacaklar. Bir gün gelecek, insanlar özgür olacaklar, bütün insanlar özgür olacaklar, kendi özgürlük kavramları karşısında da özgür olacaklar. Bu, daha büyük bir özgürlük olacak, ölçüsüz olacak, bütün bir yaşam boyunca sürecek…

Bir gün gelecek, insanlar savanları ve bozkırları yeniden keşfedecekler, uçsuz bucaksıza açılıp köleliklerine bir son verecekler, hayvanlar yükseklerdeki güneşin altında insanlara, artık özgür olan insanlara yaklaşacaklar, ve dev kaplumbağalar, filler, bizonlar birlik içersinde yaşayacaklar, ormanların ve çöllerin kralları, özgürlüklerine kavuşmuş insanlarla birleşecekler, aynı kaynaktan su içecekler, arınmış havayı soluyacaklar, birbirlerini parçalamayacaklar, bu, başlangıç olacak; bütün bir yaşamın başlangıcı…

130- bir gün gelecek, binalarımız çökecek, otomobiller hurdaya dönmüş olacak, uçaklardan ve roketlerden kurtulmuş olacağız, tekerleğin ve atomun parçalanmasını bulmuş olmaktan vazgeçeceğiz, mavi tepelerden taze bir rüzgar esecek ve ciğerlerimizi alabildiğine dolduracak, ölmüş olacağız ve soluk alacağız; bu, hayatın ta kendisi olacak.

Çöllerde sular tükenecek, biz yeniden çöllere dönebileceğiz ve vahiylere kulak vereceğiz, savanlar, göller ve akarsular artıklarıyla bizi çağıracak, elmaslar, kayaların içinde kalacak ve parıltıları hepimizi aydınlatacak, balta girmemiş ormanlar, bizi düşüncelerimizin karanlık ormanından çekip alacak, düşünmeye ve acı çekmeye son vereceğiz, bu, kurtuluşun ta kendisi olacak.

157- (…) kendimde değilim, kendim burada değil, nedir bu, kendimin olmaması? Burada olmadığında, nerede oluyor bu kendim?

209- hayret ederek yaşamak (…) hayret ederek yazmak

238- (…) yalnızca matematik milyarların güzel olmasına izin verir, oysa bir milyar elmadan tat alabilmek olanaksızdır, bir ton kahve sayısız cinayetleri çağrıştırır (…)

263- yaşayacak bir niçin’i bulunan, hemen her nasıla dayanabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder