7 Şubat 2014

hep bi çözüm bulmak üzerine yazılar. hatalarımı gördüm, şunlar şunlar şunlar... bundan sonra değiştiricem hayatımı, o hataları  bi daha yapmıycam temalı yazılar. ya da şikayet yazıları. birilerini, olayları , haksızlıkları şikayet. şikayet de çözüm üretme isteğinin ürünü aslında. söylenmeyen yanlış, doğru kabul edilir çünkü. dile getirilmeyenler, kabul ediliyor demektir. sükut ikrardandır. çünkü sorunlar çözülmek için vardır.

ama üretilen çözümler genellikle, çoğunlukla, hepe yakın düzeyde, neredeyse hepsi, most of them, işe yaramaz. çünkü zaten çözebileceksen gider çözersin, çözdükten sonra da yazmazsın zaten. en azından sen öylesin. bıdı bıdı konuşmazsın zaten, senin algı düzeyine göre çözülebilir bir şeyse. kaçmak için yazarsın. bak çözmek için bi adım atıyorum, yazıyorum, demek için kendine. yazdıklarının çoğu yani most of them başkalarını değil, kendini ikna etmek için. hatta bu blogtakilerin yani varolmayanülkedekilerin hepsi öyle. kimseyle paylaşmıyorsun zaten. demek ki iddialarını kabul ettirme gibi bi iddian yok. sen busun aslında. sen sadece varolmayanülkedeki insansın. yazan parmaklarsın, düşünen/düşünemeyen beyinsin. burdaki duygulardan ibaretsin. klavyesin sen. kalem yok çünkü artık hayatında. bardak gibi bir şey o. kahvesin sen, bardak değilsin ya hani, onun gibi, kalem sadece bi not alma aracı artık senin için. gerekli notlar için. yarın yapacaklarını unutmamak için gerekli. ama klavye öyle mi. harflerin yerini biliyorsun artık. on parmak olmasa da yedi parmak filan yazıyorsun. q klavyesin sen. aq da diyebiliriz. varolmayan bi ülkede yaşayan bi klavyesin.

çözüm üretme. bu ülkene hakaret etme. kullanma burayı. varolan ülkene uyum sağlamak için kalkıp burda kendine tavsiye verme. burdaki bu karanlık ve beceriksizlikle barışmış halin, seni nasıl ofis ortamına hazırlayabilir ki? sokaktaki ya da binaların içindeki insanlardan gizlediğin bu vatandaş, bu tutunamayan yüz, seni nasıl gazlayabilir? uzun uzun yazmak, kaçmak. burdaki tek aktiviten bu. izlenmediğini, okunmadığını bilmek. ya da okuyan 3-5 kişinin de var olan ülkendeki hayatına bulaşmayacağını bilmek. seni işe alacak biri yok burda okuyanlarının arasında, ya da sana toplum içinde giymen gereken kıyafetleri, hangi kitapları okursan daha karizmatik olacağını, göbeğini eritmen gerektiğini söyleyecek biri yok burada. burada çoğu zaman kimse yok. yeryüzündeki cennetin burası. cehennemindeki sorunlara burda çözüm aramanın sana ne faydası olur? büyükadaya gidip mecidiyeköydeki cehennemi şikayet etmek, ordaki trafiği adada çözmeye çalışmak gibi bi şey bu. kim yardım edebilir sana? insanların üstüne üstüne gelişini adadaki biri nasıl durdurabilir?

senin için problem demek, asla çözülemeyecek bir şey demek. toplumsal sorunlar da öyle, kişisel sorunlar da öyle. problem deyince kronik problem canlanıyor kafanda. halbuki insanlar, en azından oranını bilmediğim "çoğunlukla" diyemeyeceğim bir kısmı, "problem çözülmek için vardır" diyor ve böyle yaşıyor hayatını. belki de bu yüzden mühendis değilsin. problem çözmekten zevk almıyorsun. problem seni korkutuyor, problemin olduğu yerden koşarak uzaklaşmak istiyorsun. kavga eden, tartışan insanlar o yüzden korkunç geliyor sana.

yazdığın yazıyı gözden geçirmeden yayınladığın yer burası. öyle bi duygu boşalması, öyle bi umursamama halinin yeri burası. ssana şunu yap bunu yapma diyemem, o da bi çözüm üretme çabası olacak zira, ki boş bi çaba. biliyorum, üöç gün sonra diyeceksin yine "bundan sonra şunu yapmaya karar verdim" diye.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder