27 Ekim 2011

GÜNLERDEN BİR GÜN

Etrafımda bi şeyler yıkılıp yok oluyor. Gariplikler peşimde her insanda olduğu gibi.

Misal: bi binanın en alt katındayım ve üst katlardan taşlar düşüyor kocaman kocaman. toz içinde kaldı binanın önü. alttan geçiyor olsam o anda muhtemelen ağır yaralı olacaktım ya da ölecektim (hay allah!). Neydi o turuncu saçlı karakterin adı, pınar mı? hatırlamıyorum. onun gibi olacaktım, hayatım kararacaktı vs... (kendi yarattığım karakteri unuttum iyi mi.. yaratıcı da bizi böyle unutuyor heralde.)

kendisine sövüp sayıp günaha giresim var. misal: sikişip sikişip çocuk yapan sorumsuz anne babalara benziyor kendisi (burda "kendisi" yaratıcıya tekabül ediyor). sokağa salıyor sonra çocuklarını, zorla çalıştırıyor sigortasız, can güvenliği olmadan. hırsızlık yaptırıyor...etini sattırıyor..

bizi sevdiğinden yapıyor gerçi. ne olduğunu bi türlü anlayamadığımız bi mesajı var. o kutsal mesajı ancak öbür tarafta öğrenebileceğiz. fekat gel gör ki böyle gizli mesajları hiç sevmem. açık olmak varken, ne bu gizem yaratma çabaları...

neyse, aramızdaki kavgayı bu kadar anlatmamalıydım heralde galiba.

---
şu yazdıklarıma bakıyorum da: sürekli öfke nefret sinir halleri... ergenliği mi atlatamadım nedir.. heralde öyle galiba sanırsam. rap dinleyip saçımı düzleştirsem siyahi makyaj yapsam tam olacak.
---

ben bi zamanlar karakterler yaratırdım. ben bi zamanlar yazardım, çizerdim. böyle karalamalar değil, güzellikler yaratırdım. okuyunca okumak isterdi insan, ölmek değil. varolmayanülkemde huzur bulurdum. varolanülkemi düşünüp anlatıp hüzünlenmezdim. ne oldu o vatandaşa?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder